29 Nisan 2015 Çarşamba

İznik 46km Dağ Maratonu -18 Nisan 2015


Hedeflerin ne kadar önemli olduğunu anlamak...  

Aslında herşey tam 1 yıl önce başladı. Ben koşuya  yeni başlamıştım.
Antrenmanlarım, bu akşam koşsam iyi olurdan öteydi ,yaza şurada ne kaldı kilo veririm belki de :)

İznik'te aklım Önder'lerin cumartesi koştuğu 42k dağ maratonunda kalmıştı. Tabi koşarken sırtlarında su çantaları vardı, hem doğada olmak çok daha güzel , seneye bende mutlaka 42k koşacağım dedim .En fazla 10km koşmuştum oysaki ...

17 Nisan Cuma 2015 - İznik Yolcusu Kalmasın  

 
Bu sene ulaşım olarak arabayla gitmek  yerine Pendik -Yalova feritbotunu ,Yalova'dan da İznik'e minibüs kullandık. Feribot 5 TL ,minübüste 10 TL tuttu. İznik'te şehir merkezinde indik.


Yalova terminal ,İznik minibüsünün kalkmaıs için bekliyoruz
Bu sene geçen seneden farklı olarak yarış start / finişi şehir merkezine değil sahilde yarış köyü diye adlandırılan fuar alanınıda barındıran bir yere alınmış. Çok daha güzel olmuş.  Nitekim İznik geçen sene ki gibi yine toz duman altında çalışınca oluyor mottosu heryerde gözümüze çarpıyor:) Biraz manidar tabi. Otel olarak booking.com'dan bulup 3 ay önce Hotel Zeytin Bahçesini arayarak rezerve etmiştim. Tavsiye ederim odalar gayet yeni ve güzel. Otelimize yerleştik, son joglar ve ardından köfteci Yusuf için hazırız .

Gerçekten de zevk aldığın anlar çok hızlı geçiyor ,planda cuma günü sakin geçirip dinlenmek varken saatin 21:30 olduğunun farkına varıp muz ve su almak için migrosa koşmak gibi. Saat 23:00 ve ben yatağımdayım.

Antalya yarı maratonu sırasında yaşadığım mide sorunu ,sonrasında ki ferritin eksiliği teşhisi, tedavisi, sürtantrene nedir, geçecek mi, demir iğneleri, beslenme değişikliği ama ben en fazla 30km koştum ,ya nefesim yine daralırsa ,Önder'de olmayacak yanımda ,patikaya uygun bir ayakkabı mı seçmeliydim ... Uyudum .

Su hazneli çantam sırtımda,sevdiklerin yanında daha güçlüsün 

Narlıca'da artık start noktasındaydık.Hava 27 derece civarındaydı ve belli ki daha sıcak olacaktı, İstanbul'dan bizi desteklemeye gelen Aslı ,Selma ve Murat harika bir mutluluk kaynağıydı benim için .

Aslı Kırşan,ben ,Önder,Murat Özeren,Selma Kılıç,Serkan Baybuğa 



Değişmez altın kural sevdiklerin yanındayken sen daha güçlüsün. Önder'le birbirimize sarıldık, başarılar diledik ve finişte buluşmak için sözleştik :) Önder hızlı başlayacağı için öne geçti ve ben arkada aslında yalnızdım. Böyle başlangıçları nedense seviyorum.

Aslı Kırşan'ın bizim için sürpriz yapıp hazırladığı pankartlar ,harikaydı :D
İlk 4k Narlıca Müşküle arası iniş sonrası ise tırmanış olacaktı.Tüm 46k koşucuları ve  bizi desteklemeye gelen arkadaşlarımızın tezahüratları ile harika bir başlangıç yaptık .Sanki yarış değilde Kandıra-Seyrek'te olan yazlığımızın köy yolunda koşuyordum . Aklımda hep Önder'in söyledikleri ' ilk 4k hız yapma , ne ilk tırmanışın ne de son tırmanışın olacak,yokuşları yavaş yavaş çık ,enerjini tüketme ,su içmeyi ihmal etme’ ve benim aklımda olan gereğinden fazla konuşup nabzını sakın yükseltme. 

Bu düşüncelerle ilk 7km'yi yürümeden yavaşta olsa koşmuş Müşküle 'deki çocuklarla şakalaşmış, teyzelerin ,amcaların dualarını istemiş  ve kontrol noktasına ulaşmıştım. Hemen su içtim ve devam ettim . Uzun bir süre Ercan Çimenay ,öğrencisi Leyla Sapmaz Hanım ve ben birlikte  koştuk. Benim ilerdiğim noktalarda onlar beni yakalıyor ve sonra ben onları yakalamaya çalışıyordum .Geçen sene parkurda koşan Ercan Hoca'ya parkur ile ilgili sorular soruyordum ama belli ki parkur değişmişti ve ben gereksiz konuşarak nabzımı yükseltmemeliydim . Çamur, tırmanış iniş derken 2. kontrol noktası olan Süleymaniyeye geldik .Kontrol noktasında vakit kaybetmeyecektim elimdeki sulukta olan karbonhidrat destekli içeceğimi içerken gönüllü bir arkadaşta çantamın su haznesini dolduruyordu .Holey ben bunu hiç düşünmemiştim suyum bitsede bir sonraki noktada yine doldurabilecektim .

Süleymaniye Kontrol Noktası,gönüllü çantamdaki su haznesini doldururken 

Bu sırada sıcaklık artmış yalnız arada sırada yerini serin bir rüzgara bırakmıştı , kaçıncı km'deyim ne kadar var umrumda değildi , papatyalar ,yeşilin harika tonları.,ben arada çamurlar da olsa cennetteydim.

Önümde koşan kadın görmüyordum ve açıkçası pek de umrumda değildi ilk dağ maratonum ve ben elimden geldiğince koşacak, tadını çıkaracaktım.Zaten önümde olanları artık yakalama şansım yoktu diye düşürken bir kadın koşucuya yaklaştığımı gördüm tırmanışlarda yürümeden koşmaya devam edersem yakalayabilirdim. Bu düşüncelerle 3. kontrol noktası olan Derbent'e birlikte girmiştik.

Değişmez altın kural yine devredeydi sevdiklerinle daha güçlüsün .Kontrol noktasında Asics Türkiye Sorumlusu Hande Güler , Mert Derman eşi Başak Gürbüz Derman ve yanlış hatırlamıyorsam Dilge Koçak vardı .İnanılmaz güzel karşıladılar. Hande o an Filiz devam, böyle devam edersen ya üçüncü ya da dördüncüsün dedi .Ben sırt çantamda ki suyu doldurmaya fırsat kalmadan sadece elimde ki suluğu doldurmuş biraz cips almış ve kontrol noktasından gülerek güçlü bir şekilde fırlamıştım zaten bundan sonra inişe geçeceğiz diye düşünerek.

Bu çamurda nerden çıktı 

Tabi öyle olmadı tırmanış ara ara devam ediyordu ne ilginçtir ki bunlar canımı hiç sıkmadı, midem iyiydi ,enerjim vardı, nefesim hiç daralmamıştı, ağrıyan bir yerim yoktu ,suyum umarım yeterli olacaktı ve seçtiğim adidas ultraboost ayakkabılarım yol ayakkabısı olmasına rağmen beni hiç üzmemişti. Şartlar benden yanaydı yani ve ben son kontrol noktasına birlikte girdiğim kadın koşucuyla aramı açmıştım .Peki önümdeki benden ne kadar uzaktaydı diye düşünürken 38. km'ye gelmiş ve sert iniş olan patikaya girmiştik .Benim için yarış burada başladı.Yükseklik korkusu olmayan benim ne gariptir ki yokuş korkum var. Antrenmanlarımda da bu eksikti nedense düşecek gibi hissediyorum hep. Ben bu şekilde temkinli inerken Martine Nolan beni hızlıca geçti . Kollarını 2 yana açmış savura savura kendini patikada bırakmış koşuyordu. Demek ki böyle inmek lazım diyip Martine’yi taklit ettim ve kendimi patikaya bıraktım arayı açmış ve birinci olan daha sonra tanıştığım Caterina'yı yakaladım. Caterina'da hızlandı ve artık takip mesafesinde inişe devam ediyorduk .Aklım önden çok hep arkada, ya Martine beni yakalarsa...

42.km'de artık İznik'e girmiş ve finişe doğru koşuyorduk patikalardan, yeşillerden sonra o tozlu topraklı asfalt yol ne kadar sıkıcıydı,suyumda bitmişti.

O sırada bizi desteklemeye gelen arkadaşım Murat Özeren ,''Filiz ikincisin ve harika gidiyorsun ''diye seslendi. Bir yandan da telefonum çalıyor ve biliyorum ki Önder neredesin  diye arıyordu çünkü o yarışı bitirdiğinde otele gidecek duş alacak ve beni karşılamaya finişe gelecekti. Ben telefonu açamadım ve Murat'tan ,Önder'e haber vermesini istedim ve devam ettim. Caterina ufak ufak takip mesafesini açmaya başlamıştı .

Bitmeyen ama acısız, ağrısız bir 4k, finiş takını gören ve müziği duyunca resmen yenilenen ben, insanların tezahüratları,alkışları,ellerini uzatan çocuklar ,başarmışlık duygusu ve ben finişteydim ...



Ben evet dedim 

Finişte Önder beni bekliyordu ve girdiğim an ona sarıldım .Yarışı genel kadınlar kategorisi 2.ciliği ile bitirmiştim.Patlayan konfetiler ve alkışlar eşliğinde,sevdiğim güzel gözlü ,güzel kalpli ,yakışıklı adam, prensim, bana bir ömür boyu beraber olmayı teklif etti. Zaten benim kalbim bir ömür boyu onla olabilmekten yanaydı ki ... 



En güzeli de tüm bu yaşananlar rüya gibiydi ama gerçekti... 








Önemli Not : Sevdiklerinizi daha çok sevin ve peşlerini bırakmayın ... 




22 Nisan 2015 Çarşamba

son diye bir şey yok herşey başlangıçtan ibaret

bakış açısı ne kadar önemlisin..

son dediklerimiz aslında yeni bir başlangıcın kapısı değil mi ? 

ben hep bu gözle bakmak istiyorum sanırım beni daha güçlü  kılıyor :)